yanlı'ş



Fidan, Murat’tan ayrıldı. Ben çok tuhaf hissediyordum. Sanki ben sebepmişim gibi, sanki ben ayartmışım gibi. Fidan “saçmalama” diyordu, “ben istedim senden bunu. Ben demedim mi aldatıyor beni. Bir zarf atalım Murat’a diye. Lütfen böyle düşünme…”

Engellemiştim msn’de Murat’ı. Birkaç gün sonra bir mail geldi.

Msnde yoksun. Canım sıkkın. Belki konuşuruz biraz demiştim…

Neden diye sormayın. Ben de bilmiyorum. Maili alınca kaldırdım engeli. Hemen yazdı Murat; “nbr?” N’apmam gerektiğini kestiremiyordum, yani nasıl yazmam gerektiğini. Öyle havadan sudan lafladık biraz ama bir şey vardı. Çok donuktu Murat. Oyunu anladı mı, benden şüpheleniyor mu diye düşünüyordum. “Neyin var?” dedim. Birden düğmeye basmışım gibi yazmaya başladı:

Canım sıkkın. Aslında neden sana mail attım bilmiyorum. İnsan bazen tanımadığı biriyle konuşmak istiyor. Bu daha güvenli geliyor sanırım. Ya da ben öyleyim. Arkadaşlarıma derdimi, sıkıntımı filan anlatamam. Ama işte nette ne biliyim. Sen mesela. Bence arkadaşlarımdan daha objektif olabilirsin. Zamanın varsa tabi?

Şok olmuştum. Benden şüphelenmediği kesindi ama şimdi kaçamazdım. İçimden dur bi de ben benzetiyim seni diye geçirdim. “Paylaşmak istersen bana anlatabilirsin” dedim. Ne klişe bi cümledir. Hep işe yaraması ilginç tabi…

Önce biraz geveledi… Sonra… Fidan’dan bahsetmeye başladı…

Biriyle yazışıyorduk netten. Keyifliydi. Hatta telefon alıp verdik. Arada bir de sms filan atıyorduk birbirimize. Sanırım bana karşı bişiler hissetti. Yani ben öyle yakışıklı, karizmatik vs bi adam değilim. Nasıl oldu, noldu anlamadım. Ankara’daydı o. Çağırdı. Aşık olmasından korktum. Gitmedim. O geldi bu sefer. Emrivaki yaptı resmen. Ben çağırmamıştım yani. Pazartesi Salı izin alabilirdim hatta ama işleri bahane ettim. Ertesi gün geri yolladım. Geçen gün mail atmış. Kızmış bana belli. Ama bizim bi ilişkimiz yoktu ki. Şimdi napıcağımı şaşırdım.

Şaşkındım. Yazarken ellerim titredi, “peki o h.sonu noldu? Yani niye kızsın ki ya da nasıl yanlış anlamış olabilir ki bu kadar seni?”

Hava alanından aldım onu. Normal bi arkadaşım gibi. İyi bi otele yerleştirdim. Özel misafirim olduğunu söyledim hatta otele. Bi tatsızlık çıkmasın diye. Sonra dolaştık işte. Yemeğe filan gittik. Elimden geldiğince iyi yerlere götürdüm. Bak, erkek olsaydı da ben böyle ağırlardım. Sonuçta misafir o. Tabi ki ben ödeyecektim. Tabi ki benim şehrime geldi, ben gezdirecektim. Bunları bir şey bekleyerek yapmadım ki ben. Ama sonra asansörde öptü beni. Dürüst olucam sana. Yattık da. Hayır da diyebilirdim tabi ama neticede erkeğim işte. Hata yaptım kabul. Şimdi nasıl düzelteceğimi bilemiyorum. Üzmek istemiyorum onu ama bi ilişki değildi benim istediğim. Hiç öyle davranmadım ona. Ama öyle bir mail atmış ki. Susmalı mıyım yoksa sen yanlış anladın mı demeliyim şimdi.

“Sus” dedim “suuus!”

11 leblebi:

Zeyno dedi ki...

Kadının yaklaşımına, kayıtsız kalamadığını itiraf ediyor Murat. Açıkçası çok da hata bulamıyorum adama, dediği gibi netice de erkek. Ha, Fidana gelince, o da etkilenmiş ve istemiş ki bu normal, neticede kadın. Eee neticede insanız özeti bu... Yanlı'ş nerde? Yanlı'ş, Fidan'ın karşısındaki adamın duygularından emin olmadan onu sahiplenmeye çalışması olabilir mi? Zaten her yanlışın başı da şu kahrolası sahiplenme duygusundan kaynaklanmıyor mu!?

A-H dedi ki...

insan olmak zor zanaat ne yazik ki :(
ve hepimiz apayri pencerelerden bakiyoruz hayata bu da cabasi...

Caner dedi ki...

Bu hikaye gerçek mi?Yoksa senin kaleminden mi çıkıyor?

küfkedisi dedi ki...

kadınların her şeye fazla anlam yüklemesi, erkeklerin düz yaşaması. yanlış yok yaradılış meselesi.

"leb" demeden... dedi ki...

@Caner

yazdıklarımın %50 si gerçek, %50 si kurgu...

hangi hikayenin hangi kısma girdiğini söylemem ama :)

Caner dedi ki...

Eğer gerçek olsaydı Murat denen o tarz bir konuşmayla gelmezdi.

Adsız dedi ki...

hikayenin kurgu olabileceği hiç aklıma gelmemişti:) keşke yorum yapmadan yorumları okumasaydım:(
neyse hep aynı sonuç: milletçe akıl okuyoruz kardeşim biz. sonrada yanlış anlamalar gırla tabi.
Gerçek olsaydı bu derdim ki ikisini ayrı ayrı dinlemek olayı hep yontulmuş dinlemek demektir. Aynı ortamda olmadıkları sürece kim ne hissetti kim ne hissettirdi bilmek mümkün olmaz.
Ama anlatım süper. Resmen inandım:))

"leb" demeden... dedi ki...

@Damla

ben buna kurgu demedim ki. genel anlamda blog yazılarımdan bahsettim...

tüm yazılar gerçek aslında. sadece "abartmalar" var. ve mekan, isim, zaman değişiklikleri tabi.

:)

Adsız dedi ki...

İki karakter de 30'una yaklaşırken annelerinin ayarladığı tiplerle evlenicek. Ola telia

evli adam dedi ki...

çok kötüsünüz hanımlar çok

Adsız dedi ki...

Greg House'dan quote:
"Everybody lies"

Bookmark and Share