Nil

Biraz erken girdin hayatımıza. Korkuttun hem biraz. Küçüksün; bal gözlerini annenden, dudaklarını babandan almışsın. Ama çok küçüksün. Sanki katiller, hırsızlar yani dünyaya özgü kötü insanlar seni 1 kere -sadece 1 kere- kucaklarına alsalar yetecek. Eminim merhamet hissettireceksin onlara. Saflığını kıskanacaklar, onlar da senin gibi duru olmak isteyecekler…

Bebeğim-bebeğimiz, şimdi benim kucağımdansın. Sana bir sırrımı vereyim. İlk defa bi bebeği kollarımın arasına aldım. Dizlerimi titrettin ulan. Ödüm koptu senden!

Uyuyordun. Sonra teker teker (önce sağ sonra sol) gözlerini açtın ve gözlerimin içine baktın. İnsanın tam gözünün içine bakıyorsun. Büyü de söyle bana, bunu şuncacıkken nasıl yapıyorsun?

Su gibisin ve Tanrının kutsadıklarını işaretlemekte kullandığı o bebek kokusunu taşıyorsun…

Annenle konuştuk. Tek bahsettiği oldun. Adından da tahmin edebiliceğin gibi annen sana hamile kaldığı yeri ve zamanı biliyor. Hayır, gerçekten. Kadınların böyle şeyleri abarttığını düşünürdüm. Ama keşke anneni senden bahsederken görebilsen. Seni ilk ne zaman hissettiğini sordum. Aslında tekmelemeni kastetmiştim. Ama öyle bir halde "ilk gün" dedi ki bana. İnandım. Yemin ederim kızım, annen biliyor…

Baban da benim gibi. Öyle acemi tutuyor ki seni. Ayakta durup seni omzuna yatırdığında daha da minik görünüyorsun. Bi de o zamanlar sanki gülümsüyorsun… Ben eminim, ileride kocaman bir kız olduğunda baban gibi bi erkekle evlenmek isteyeceksin…

Annen ve baban… Şimdi çok istedikleri sen, dünyadasın. Yani süpriz değildin, bekleniyordun. Oysa tam tersi gittikçe korkuları artıyor. Dünyadasın demek yetersiz. Dünyanın merkezindesin kızım…

Senin hakkında yazılacak çoook şey olacak. Senin önünde yaşayacak çoook şey olduğu gibi…

Yeter ki sen sağlıklı & analı-babalı büyü, adınla yaşa…


0 leblebi:

Bookmark and Share