1. yürekten taraf...

Canım erkek çekti ve canım buzsuz rakı çekti. Canım soğuk su istedi, canım simit istedi, canım eve gitmek istedi. Canım, azdı bir kere. Aklına ne gelirse istiyor. Şimdilik bir sigaralık hakkı var canımın. Ulan sigara “canım sana feda olsun” diyip içmeme az kaldı. Bu kadar istek içinden bir sana uzağım. O da şimdilik...

Sen yine kaçarsın belki. Hiç ummadığım bir sertlikle kapıyı yüzüme vurursun. Daha buluğunu tamamlamamış çocuk misali, kapının ardında durursun. Durursun da orada, neden öyle yutkunursun?

Biliyorum ki bu işi anlatmak zor oluyor. Anlatılanlar; masal ülkesinden gelen kervanlardan düşen kırıntılar misali, yetersiz kalıyor.

Merak ediyorum bir de; zehir miyim ben? Zehir miyim de bir türlü katmıyorsun toprağına. Yoksa coğrafyanda iklim kış mı senin? Donar mıyım? Buz mu tutarım? Rakıya konulmaz mıyım?

Evet, kabullenmeliyim ki bu anlatamadığım bir şey. Ben bunu aylardır uğraşıp, sana izah edemiyorum. Senesini devirmesine rağmen koynuna giremiyorum...

Feci bir hapis bu, velhasıl. Hapis yatmak şan değildir. Ben onursuzca, içine girmeye uğraşıyorum…

Anlamıyorsun… Aslında anlıyorsun ama sen de rezilce kaçıyorsun. Çekilirken yakmadığın köy, mezra bırakmıyorsun…

Yaftalıyorsun, lekeliyorsun, iftira ediyorsun. Bir emeği mundar edip bırakıyorsun. Esasında feci şekilde haksızlık yapıyorsun. Oysa senin yüreğin bu kadar gaddar olamaz ki. Sen hangi yüreği siper olarak kullanıyorsun?

Biliyorsun anlaşmaların hiçbirine sadık kal(a)madım. Az bir zaman geçince, hepsini sana göstermeden suya bıraktım…

Anlaşmalar ne içindir ki? Anlaşmama durumunda ne işe yararlar?

Zaten hiçbirine yürekten taraf değildin ki…

0 leblebi:

Bookmark and Share