"kadın" diyenin...

Sevdiğim bi erkek arkadaşım var. Aslında bi kere sevgili olmayı da denemiştik. Neyse ki sadece beş günde, ikimiz de fena çuvalladığımızı anladık. Ayrılırkenki telefon konuşması, hayatımızın en güzel vedasıydı;

- Olm, bu iş yürümeyecek. Ayrılsak mı diyorum?
- Olur.
- Oh be! Eee naber? Nasıl geçti günün?
- Şimdi düzelmeye başladı.
- S.ktir :)))
- Hahahaha

Sevgili olarak olmadı ama beraber çok eğlendiğim bi insan olarak hayatımda kaldı. Zor zamanlarda da bana destek olur hep.

Bu adamla görüştük yine geçenlerde. O G-Mall’a ilk kez gittim ben. Sinema saatini beklerken, bi cafede oturup laklak yapıyorduk. Aşağıdaki turnikelerden bi kadın geçti. Fönlü, uzun saçları vardı. Hani saçlar elektiriklenir illa ki. 1-2 Tel dikilir mutlaka. Yok böyle bir şey. Full makyaj. Açık renk bir gömlek ve mini siyah etek üzerinde. İnce siyah çorap giymişti (hatta süper ince). Sivri burun ve sivri topuk ayakkabıları son noktaydı. Bu arada günlerden Pazar, saat de 15.00 civarı.

- Olm aşağıda banka filan mı var?
- Yooo. Spor salonu aşağısı. Noldu ki?
- Bak bak, kadına bak!
- Benim bakmama gerek yok, asıl sen bak. Kadın o işte!

Gayri ihtiyari bi de kendime baktım tepeden… Bakarken de yakalandım…

- Sana “kadın” diyenin Allah cezasını versin :)))
- Sinirlendirme beni.
- Kızım, onlar doğuştan kadın. Sen 35 yıl geridesin.
- Ben hızlı öğrenirim. Kapatırım açığımı.
- Kapatmayacaksın yavrum, açacaksın. Çok çalışman lazım...

Kadın tabi! Eminim her gece bordo ya da parliament mavisi (en kötü ihtimalle siyah) dantelli iç çamaşırlarıyla uyuyordur o. 1 Kerecik bile pamuklu şort atlet takım giymemiştir ömründe. Elektirikli diş fırçası kullanıyordur. Onu da serçe parmağını havaya kaldırarak tutuyordur. Hayatında hiç topuğu kırılmamıştır mesela ayakkabısının. Üstelik 18 punto bile giyse, sanki çıplak ayakla kumda yürüyormuş gibi rahattır. Erkek okuyucuya not: Punto topuk ölçüsüdür. 18 Punto; 18 cm yüksekliğinde olur. Sonra başkadır o kadınlar, üstünden 5 posta geçsen makyaj veya saçları bozulmaz. “Tuvalet” diye bir şey yoktur hayatlarında, “lavabo” da yoktur hatta. “Makyaj tazeleme” derler anca. Amacı da aynaya bakıp kusursuzluklarını onaylamak ya da kadın kadına biraz dedikodu yapmaktır. Sevişirken ıslanmaz bile onlar, öyle yani. Her daim güzel, kalıp gibi. O kadar klas görünürler ki, o hali s.kmek istersin aslında. İşte bu kadın da, o kadınlardandı…

Kıskanmıyorum ama imrenirim gerçekten…

Babetlerle bile düşerim ben. Dişlerimi fırçalarken, sevgilimle konuştuğum çok olmuştur. Marifet sayılırsa konuştuğum anlaşılır bu sırada. Kuaförde sıra varsa, hayatta oturup beklemem. Bi gidişimde hem saçımı boyatıp, hem kestirip, hem de yaptırdığım vuku bulmamıştır henüz. Sıkılır kaçarım. Sigaramı yaktırmayı bilmem. Tamam, bakımsız değilim ama oje sürsem daha kapıdan çıkmadan bozulur. Çantayı o kadınlar gibi koluma takıp taşısam, bileğimi kırık sanırlar. O kadınlar mini(minicik) etek giyerler. Ne götleri görülür ne bi tarafları. Ben olmaz da hani bi diz altı etek giysem, frikik üstüne frikik veririm. Olmaz yani, uymaz üstüme.

Özetle feminen bi tarzım filan yoktur ama hangi kadın spor salonundan tam teşeküllü çıkar? Spor lan bu. Giyersin eşofmanı, yaparsın sporunu, alırsın duşunu, giyersin kotunu. Budur yani. Lakin yalan yok, benimkinin lafı da takıldı kafama. Kıl oldum için için.

Dün yine aradı “akşama bir şeyler yapalım mı?” diye. Hah dedim içimden, budur! Gel bana bebeğim. “Tabi” dedim, “Sekizde beni al.”

Soktum kafamı dolabın içine. Buldum bi etek. Evde ince çorap filan yok. Koştur koştur aldım geldim. Üstüme sade ama hafif dekolteli bi bluz seçtim. Veee vakti zamanında düğünler için aldığım, topuklu rugan ayakkabılarımı çıkarttım kutusundan.

Banyo, kuaför, ardından tekrar ev. Bi güzel giyindim. Vaktinden önce hazırdım ama kaç saat harcadığımı söylemeyeceğim!

Geldi benimki. Bindim arabaya. “Hanımefendi yanlış arabaya bindiniz” dedi önce. “Araba yanlış olabilir ama ben doğru kadınım” dedim.

- O zaman bu gece yemeği bende yiyoruz. Üstüne de tatlım olursun :)
- Benden acı kahve olur anca sana. Bana “kadın” diyenin Allah cezasını versin, hatırlasana…

11 leblebi:

A-H dedi ki...

Az once Ayse Arman'in Arielle Dombasle ile yaptigi roportaji okudum uzerine senin yazin super oldu :) tavsiye ederim mutlaka oku o roportaji 23-24 Mayis tarihli ;)

"leb" demeden... dedi ki...

hemen bakıyorum .)

link de veriyorum;

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=14809177&yazarid=12&tarih=2010-05-23

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=14818380&yazarid=12&tarih=2010-05-24

Zeyno dedi ki...

Ben de o kadar çok duydum ki bu lafı:) Versiiin amiinnn veriyor da hatta:))) yAzmak konusun da çok iyisin, hiç sıkılmıyorum okurken...

Aslısın dedi ki...

Ya harikasın yaaaa :)) Bayıldım. Öyle imrendiğin gibi kadın değil insan olmaz bu arada, olmaz olsun hatta :))

-Mir. dedi ki...

bayıldım yaa süper :) ohh kapağın alası olmuş.

"leb" demeden... dedi ki...

@Miyaw
twitte bulamadım seni? sakıncası yoksa...



herkese reverans...

-Mir. dedi ki...

canım @dikkatkedivar'ını görmemiştim, şimdi ekliorum.

Horoskop Çocuğu dedi ki...

ıyyyyyy barbi bebekle birlikte olmayı isteyen sadece ken'dir.
etrafta ken olmadığına göre barbi bebek olmayada gerek yok.

o kadar sevmiyorumki barbileri barbi mi barby mi bilmiyorum.

her dakika fönlü her dakika bakımlı olmayı bende beceremem.

saçlarımı dip boya gerekir de gidip yaptırmaya üşenirim diye boyatmıyorum. ama çirkin miyim hayır. beğenilimiyomuyum hayır.

arada süslenince kıymeti biliniyo.
arada süslenmeyince hasta mısın deniyo.
bu yükü ben taşıyamam :)

gecenin devamı merakımın konusu :))))))))

Adsız dedi ki...

arkadaş bir adet asap bozucuymuş yalnız.
sana kadın diyenen allah bin belasını versin ne be aaa, ayıptır..
hayır ne kadar sevimli de olsa olmamış yani cıkcık..

suz-ı dilara dedi ki...

tarzın çok hoş..su gibi şıp diye okunuyosun:)))

"leb" demeden... dedi ki...

@Horoskop Çocuğu
@cerenkıral
@suz-ı dilara

teşekkürler.

bizde daha çok hikaye var aslında. oturup yazmak lazım ama :)

Bookmark and Share