mektup (son)

Merhaba…

Önceki yazdığımı okumadığını biliyorum. Basit bir sebebi var; çünkü ben yollamadım... Vereceğin cevaptan korktum. Sadece “okudum” demenden. Yine yaz, bir daha yazma vs. Herhangi bir şey demeden... Beni kendimle yüzleştirmenden ürktüm...

Bu günceyi de n’apacağımı bilmiyorum...

Ve yine de yazıyorum...



Yaklaşık 10 gündür aklımı toparlayamıyorum. Bir söz vardı, tam olarak hatırlayamıyorum şimdi. En fazla 40 gün sürer 20. yüzyılda aşk acısı - gibi bir şeydi. Ve sanırım Nazım’ındı... Nerden çıktı şimdi deme. Ben de gün sayıyorum anlayacağın. 40’ının çıkmasını bekliyorum bu aşkın...

Başını bekliyorum belki de bir enkazın. Yani düzelmesi umudu yok içimde...

Her ne kadar bir gün bir yerde görüşeceğimize emin olsam da...



Hala İstanbul’da mısın? Yoksa acaba çıktın mı yurt dışına? Bana oradan el işi halhal getirecektin... Yine de “yollar mısın?” dersem... Bana bir şeyler vermekten bu kadar korkma olur mu?...

Benim için de korkma...

Dostlar var... Onlarla konuşuyorum biraz. Sevi ile Taksim’e gidiyoruz ara sıra. Başının etini yiyorum kadının. Dinliyor... Bazen en başta kendim olmak üzere sevdiklerime eziyet ettiğimi düşünüyorum.

Yok yok... Karar verdim. Artık başkalarına senden bahsetmeyeceğim...

Yani ne var ki. İlk biten ilişki bizim ki mi... İlk ayrılan biz miyiz yani... Çok şükür sağlığımız iyi. Sevdiklerimiz yanımızda. Bir eksik birbirimiz olalım bee... Canın sağ olsun. Zamanla kanıksarız değil mi?



Hayatım çok monoton. Sabah kalkıyorum. 10 dakika içinde evden çıkıyorum. İşler çok yoğun. Aslında bir bakıma iyi oluyor. Senle ayrıldığımız hafta neredeyse 15 günlük dosya teslim ettim. Çalışırken aklıma gelmiyorsun. Akşam doğruca eve. Yemek yemiyorum. Hemen yatıyorum. Bi de uyurken seni düşünemiyorum...

Yemek yemiyorum dedim ya... Merak etme zayıflamadım. Yani öyle bitap, elemli filan bi halim yok. Düzeliyorum gitgide. Dışarıdan bakılınca gayet iyiyim hatta. Göbeğim de yerinde duruyor tasalanma .) Tamam kabul; dişlerini özlemiş...

Bak şaklabanlık bile yapabiliyorum... Senin yaptığın da şaka değil mi? Eşek şakası ama olsun....



Senle ilgili bazı şeyleri çok net hatırlıyorum. Bazıları ise tamamen silinmiş hafızamdan. Tuhaf ama geçen gün içtiğin sigaranın markasını düşündüm. Bir türlü hatırlayamadım. Ben değiştirmeyi düşünüyorum da...

Şimdi sorsan saçında kaç kır telin vardı sölerim sana. Birkaçı kaldı yastığımda. Onlar hariç ama...

Afedersin... Böyle yazmayacaktım... Halbuki tam da öyle demek istedim....



Burada keseyim yazmayı artık... Yoksa birazdan ağlayarak hesap sormaya başlayacağım. Ki buna da hiç hakkım yok. Halbuki......



Kendine iyi bak...








13.
05.
05.

0 leblebi:

Bookmark and Share