Karısını hiç tanımadım. Çok duydum tanışmalarını, aşık olmalarını, evlenmelerini ama… Gülümseyerek ama hüzünlü anlatırdı. Boşanmışlardı sonra çünkü…
…
Bodrum’a gidiyordu iş gezisine. Gülümsemeyin öyle bıyık altından. Evet, iş gezisiydi ama evet, eşini aldatacağını adım gibi biliyordum…
İş arkadaşıyla gitmişti Bodrum’a. Gündüz görüşmelerini yapmışlar, akşama kurtlanmışlar. Arkadaşının, eski bi arkadaşı sahne alıyormuş meşhur bi barda. Oraya gidelim demişler. Kadınla tanışmış. Alkol. Arada muhabbet filan. Lakin o kadar. Bi telefon isteme, bi İstanbul’da ne yapıyorsun?, bi hayatın nasıl?, bi bağ kurma çabası yok iki tarafta da. “Bi elektrik olmuş aralarında” derdim normalde ama benim mantığımı biliyorsunuz…
Okan yüzüğünü çıkartmış. Cebine atmış. Lakin evli olduğunu söylemiş. Yani kadın sadece çapkınlık olduğunu biliyor.
Otele dönmüşler. Ortak arkadaş ayrılmış. Lobide 2 tek daha atmışlar. Odaya çıkmışlar. Yatmışlar (sevişmişler değil. Burada da benim mantığımı biliyorsunuz). Okan sabah uyandığında ne kadın varmış odada, ne de bi not…
Arkadaşı aramış sonra uyandı mı acaba diye. Uçağa yetişeceklermiş çünkü…
Duşa atmış kendini. Alelacele giyinmiş. Valizini filan kontrol etmiş. Ve birden yüzüğünü fark etmiş. Önce odayı talan etmiş. Sonra yarım yamalak geceyi hatırlamış. Sadece giydiği pantolonun değil, diğerlerinin de cebine bakmış. Gömlek ve t-shirtlerine bile bakmış. Yok.
Arkadaşını aramış. “Sen git. Ben akşam uçağı ile döneceğim” diye.
Kafası yerde, bu kez otelden bara kadar yürümüş. Yok.
Soğuk sular döküldü derler ya, aynen öyleymiş. Sersem gibiymiş anlattığına göre. “Bulunacak şey mi ama 2 kez gidip geldim o yolu” dedi.
Yüzüğün de özellikli bi şey olduğunu sanmayın. Bildiğiniz düz alyans işte. Kuyumcularda çok rahat bulunur yani.
Lakin mevzu o değilmiş! Anısı varmış o yüzüğün. Evlilik teklifini tek taşla filan değil, o alyansla yapmış. Tek taşı sonradan almış. O alyansla kabul etmiş teklifini eşi. Düşünsenemişim, ilk kez evlendikleri gün takmışlar!
Ciddi miydi, dalga mı geçiyordu anlamıyordum. “Neyin simgesi o?” demedim. Bazen susabiliyorum ya, takdir ettim kendimi.
Hayır, tabi ki bulamamış o gün alyansı. İstanbul’a dönünce ilk gördüğü kuyumcudan yenisini almış. Takmış parmağına. Hayır, son da olmadı bu. Sadece alyansını çıkartmamış diğerlerinde…
Şimdi düşünüyorum da, ne çok başka Tanrının erkeği tanıdım bugüne kadar. Şaşırmıyorum artık ama peki niye hala üzülüyorum acaba…
Başka Tanrının erkekleri onlar. “Olsun. Aynı aşka inanıyoruz” diyemiyoruz onlara. Sevişmek ibadet. Onların dokunması, öpüşmesi de bi başka.
Ve Penelope’nin dediği gibi
5 leblebi:
yerim la alyansını, dandik herif. madem bi halt yiyiyon, bari adam gibi yap...
Kırmışsın kalemi ama evet, yukardaki yazıyor nasıl olsa.
@FKH sine acele cevap
çıkartma :)
bu hikayedeki kadınlardan biri değilim.
beynime dokun sen..güzel oluyor..
sevıyorum la seni
@pen ben de ben de seviyorum :)
Yorum Gönder