Yazının şarkısı budur. Dinleyerek okuyunuz.
Bir bebeğe isim koyarken “adıyla yaşasın” derler. Sevdiğim laftır benim de. Oysa adıyla ters bir hayatı vardı ve adıyla ters oldu ilişkimiz. Hiç savaşmadık. Hiç sevişmedik de…
Bir bebeğe isim koyarken “adıyla yaşasın” derler. Sevdiğim laftır benim de. Oysa adıyla ters bir hayatı vardı ve adıyla ters oldu ilişkimiz. Hiç savaşmadık. Hiç sevişmedik de…
Adada tanıştık. Garip ama hangisiydi hatırlayamıyorum, Büyükada, Burgaz, Heybeli... İşte biri… Lisenin son günlerinde okul kırdık arkadaşlarla. O da arkadaşlarıylaydı. Gruplar arasında laf atmalar filan derken… Yanıma geldiğini hatırlıyorum, en son kalkarken. Üzerinde kot, uzun kolları katlanmış bir gömlek ve spor ayakkabılar vardı. Çok serseri duruyordu. Oysa ses tonu ve söyledikleri bambaşkaydı. Hayır, ”1 dakka gelir misin?” demedi. Tüm arkadaşlarımın içinde dikildi karşıma. “Merhaba, ben Cenk” dedi gözlerimin içine baka baka. Cevap beklemeden devam etti “biz kalkıyoruz şimdi. Bu telefon numaram. Beni ararsan sevinirim. Çünkü tanımak istiyorum seni.” O zamanlar kızlardan telefon istenmezdi. Erkek numarasını verir ve beklerdi…
Lise 2’nin 2. döneminde psikoloji defterimin arasından çıktı, telefonunu yazdığı o kağıt. Ararken kim olduğunu bilmiyordum. Tamamen unutmuştum. Okuldan biri diye tahmin ettim. Aradım. “Merhaba” dedim, “bende numaran var. Biliyorum çok ayıp ama seni hatırlayamadım?” Ve “…seni?” der demez (o zamanların moda deyimiyle) birden düştü jetonum. “Oysa ben aylardır aramanı bekliyordum” dedi. İnanılmaz sıcak, inanılmaz samimiydi.
İkimiz de gençtik. Üstelik ben hem de çocuktum…
Görüşmeye başladık. Aramızda 3 yaş vardı. Babası İtalyan, annesi Türk. Özel okuldaydı. Maddi durumu gayet iyiydi. Lakin öyle düşündüğünüz gibi değildi. Zengin p.çlerinden yani, öyle değildi…
Haftada en az bir gece görüşürdük. Ailem, arkadaşlarına akşam yemeğine giderdi. Ben de evden kaçardım o gecelerde. Delikan durumu işte. Ne cesaret halbuki! Benden önce gelip, evde beni göremeseler kim bilir nasıl delirirlerdi.
Yol yordam bilirdi Cenk. Evden alır, eve bırakırdı. O zamanlar bir lise öğrencisinin altında, devamlı araba olmazdı. 2-3 kez çıktıktan sonra beni arkadaşlarıyla tanıştırdı. Hepsi bana prensesmişim gibi davrandı. Tek sorun, benim o zamanlar çok tutuk olmamdı. Şimdi size imkansız gibi gelebilir ama bildiğiniz içine kapanıktım. Çekingendim. Sessizdim. Bir şey sorulmadan konuşmazdım. Nadiren anlaşamasak, hani tartışır gibi olsak iyice susardım. Cenk ise tam tersimdi. Çok değil ama konuşurdu. “Bak böyle yapma. Sen susarsan nasıl halledeceğiz biz bunu? Sorunlarımızı açıkça konuşmalıyız” gibi cümleler kurardı. O zamanlar, gözümde amca olurdu :)
O yıllarda, haplar vardı. Duyardık, bilirdik… Bir gün denemek istedim. Gerçekten çok merak ediyordum. B.k vardı! Velhasıl işte o zamanlar çocuktum. Cenk’ten istedim. Çevresi genişti, bana bulurdu. Kendimce 2 de şart koştum. 1 Parasını ödeyecektim, çünkü sorumluluğu bana ait olmalıydı. 2 Yalnızken deneyecektim, çünkü saçma sapan şeyler yaparsam rezil olmak istemiyordum. “Birincisini kabul ederim ama ikincisini asla. Yalnız kullanmayı unut!” dedi. Belki benim için korktu. Belki de hatta kuvvetle muhtemel, kabul etmeyip vazgeçeceğimi tahmin etti. Yanılmadı, bildi.
Çocuktum demiştim ya, beni o büyüttü. Yani nasıl sevgili olunur, ilişki nasıl bir şeydir, nasıl yaşanır duygular, vs. Tüm bunlara rağmen “sevgilim” diyemem Cenk’e. Çünkü aşk; beyin, kalp ve ten işidir. Oysa dedim ya; biz hiç sevişmedik. Çok sevdik ama…
Sevişmedik ama istemediğimizden değil. Ben, 18 yaşından küçük olduğum için. Sinir olgunluklarından biri daha…
1.5 Sene sonra İtalya’da yaşamak istediğine karar verdi Cenk. Ben de liseden mezun olmuştum. “Sen de gel” dedi. “Bunun için evlenmemiz gerekiyorsa evleniriz de…” Orada iş adamlarının çocuklarına özel Türkçe dersi verecektim. Hem ben de İtalyanca öğrenecektim. Zaten para sıkıntımız yoktu. Maksat benim boş oturmamamdı. Sonra başka işler de bakılırdı. Bla bla bla… O her şeyi düşünmüş, planlamıştı…
Hayat bazen V şeklinde önünde açılıyor insanın. Sen bir seçim yapıp, bir yola sapıyorsun… Sonradan görüyor bu, geçmişe baktığında... İşte o tek andı hayatımda...
Lisede İngilizce okumuştum. Cenk’ten öğrendiğim birkaç kelimeyi saymazsak, hiç İtalyanca bilmiyordum. Ailem ve arkadaşlarım buradaydı. Bla bla bla… Evet, bildiniz. Tebrik ederim! Bunlar hep kulptu. Aslında; korktum.
Cenk gitti. Hayatına devam etti… Ben Türkiye’de kaldım. Yaşadım...
Tabi birden bitmiyor. Zaman alıyor. Arada sırada Türkiye’ye geldiğinde görüştük. Dedem vefat ettiğinde duyup aramıştı misal. Önemli bunlar. Özel.
Sonra zamanla koptuk. Şimdi nerededir, ne yapıyordur hiçbir fikrim yok. Nedense İtalya’da olmadığını düşünüyorum. Sanki birden esmişlerdir ona. Çekip gitmiştir mesela Brezilya’ya ya da ne bileyim Fransa’ya.
Her nerede olursa olsun, şimdi yazacağım 3-5 cümle ona;
Sana aşık olmadım ama seni çok sevdim. Sen, bana sevmeyi öğrettin…
Kim bilir, aşık olurdum belki aşkı öğretseydin...
Çok mutlu olmanı dilerim…
Çok mutlu olmanı dilerim…
İmza
öğrencin
Yazının fikir annesi Penelope... Teşekkürler...
14 leblebi:
Hatırladım bu hikayeyi anlatmıştın birgün kahve içerken. Hüzün bastı okuyunca. Kaçır gül gibi çocuğu, şimdi twiterler de tırmala böyle. :)P Müstehak sana... Yazının fikir annesini de kıskanmadım hiç .hıh.
sana anlatmadığım bi haltım kaldı mı acaba :)))
Sanki benim kaldı... :))9
Çok güzel bir şey yaşamışsınız bence. Hani 2 sayfa daha yazsan okurdum heralde, öyle güzel dokundu bana anlatımın, anlattıkların.
Şahsen ben lisede kimseden bir şey öğrenmek istemeyecek kadar çok bilmiştim ilişkiler konusunda. Tertemiz kalpleriyle gelen insanları elimin tersiyle itmişliğim çoktur. Bütün öğrenmişliklerimi şu anki ilişkimde yaşıyorum, biraz geç yani, iyi mi kötü mü bilmiyorum ama :)
@Leah
aslında "ona" bi yazı dizisi olacak. sevgilim dediklerimi yazıcam yani...
Cenk'i yazıp yazmamayı çok düşündüm. Aşık değildim çünkü. Sonra (sevişmesek de :P ) bana çok şey öğreten birini yazmamak haksızlık olur gibi geldi. :)
mahlas kullanmamamın ve bu kadar açık yazmanın sebebi de, beni okumayacağından emin olmam...
Cenk çok özelmiş. Anlatılandan da öyle anlaşılıyor, öncelikli yazmayı tercih ettiğinden de...
En az bir ay kadar sevgili kalıp da seni sevişemeye zorlamadıysa, o adam gerçekten asil ve özel biridir bence de. Bir bütün olarak bakmıştır sana ve sende birçok değeri aynı anda bulmuştur. Aynı zamanda kişiliğine, tercihine, kararına önceliğine değer vermiştir. Az bulunur öyleleri.
ama bildiğiniz içine kapanıktım. Çekingendim. Sessizdim. Bir şey sorulmadan konuşmazdım.
şimdi de çok farklı değilsin yanılmıyorsam:))
Zeyno haksız mıyım?
@Zihni
kronolojik olarak yazıyorum. öncelikli Cenk yazmam bu yüzden :)
ne en az 1 ayı. 1.5 sene çıktık. arada İtalya'ya gidip gelirdi ama kısa kalırdı. 15 gün filan...
sevişmeye zorlamayı bırak, "18 yaşından küçük olduğum için" istemedi...
evt özeldi :) hiç yaşının insanı değildi. iyi manada yani..
evt evt Zeyno şahitlik yapsın. şimdi de çok munis, uysal, uyumşlu biriyim...
Şanslısın bir erkek sana severek öğretmiş sevgili olmanın nasıl bir şey olduğunu...
Bense her güvendiğim erkekte aldatılarak öğrendim ilişki denen şeyin ne olduğunu...
Okurken sonunda güzel bir şey olmasını beklemedim diyemem.
facebooktanda mı bulamadın =)
okuyacamm bi nefes alayım ..ama sadece son cümlede okurken izeli açtım ,diyor ya "belkı inanırdıım aişkı hiç bilmesem ..bu aşk değil savaştı sanki..galibi seen..sebebi de seen."
bunun şarkısı neyse söyle bulayım vereyim sana yazıya yapıştır biz açınca çalsın..
@cips yiyemeyen kız
ilk ilişkilerin insanları kodladığına çok inanırım. yani olumlu ya da olumsuz çok önemli etkileri oluyor. evt şanslıyım :)
@zey0zey
soyadını hatırlayamıyorum ki... hem o bulsun... :)P
@penelope
aklıma geldi de o şarkı, yazıya uymadı...
Demek ki Cenk'te duygu adamı"ymış leblebicim.Zihni'nin sorusuna cevap vereyim; şimdi de munis sessiz bir hatun, bakmayın konuşur sadece, sevgilisinin yanında süt dökmüş kedidir adeta. Gören ve bilen kişi olarak konuşuyorum... :)
Hayatında öyle birinin izinin olması bile değerli bence. Seni bugün olduğun insan yapan her basamak değerli.. "keşke" demiyorsundur umarım, deme yani. Kim bilir belki de zirvede bırakmışsındır;)
@Hatun Kişisi
yok, hiçbir yaşadığım için "keşke" ya da "pişmanım" demedim. doğru ya da yanlış hepsi bana olumlu bir şey katmıştır...
"zirvede bırakma" sevdim bunu :)))
Yorum Gönder