B.B.

Yazının şarkısı budur. Dinleyerek okuyunuz.


Bu blogdaki yazdıklarımın çoğu ona adandı. Çok normal. Ben de 5 yıl boyunca ona adanmıştım…


Arkadaş grubunda tanışmıştık. Hani ilk anda bi etkilenme olur, sesin kısılır kelimenin ortasında, elin titrer sigaraya uzanırken, gözlerini kaçırırsın sebepsiz yere ve de o fark eder her seferinde, arkadaşlar sevgilin olmadığını sıkıştırırlar cümle arasına ama cümle uçar gider de sevgilin olmadığı asılı kalır havada uzuuun süre, nedense söylediği her şey gülümsetir (sadece) seni, kazayla bi yerine dokunsan özellikle yaptığını sanacak diye panik yaparsın ve asıl bu panik halin göze batar, en nihayetinde gecenin sonunda aranızda söylenmemiş tek şey aslında herkesin bildiği tek şeydir ya… Üzgünüm. İşte bunların hiçbiri yaşanmadı aramızda…

Arkadaştık. Arkadaş gözüyle baktık birbirimize. Telefonlaştık. Mesajlaştık. Mailleştik. Bu sıralarda birbirimize eski sevgililerimizi anlattık hatta. İşteki durumlardan bahsettik. Bazen geyik yaptık, güldük eğlendik. Yuvarlanıp gidiyorduk yani özetle. Taaa ki…

Taaa ki, bi görüşme sonrası ayrılırken dudaklarıma eğilinceye kadar. Sadece eğildi, sıfır temas. O kadar sıfırdı ki, emin olamadım. Bi teşebbüs müydü? Yoksa bana mı öyle gelmişti?

Dayanamayıp SMS attım: “beni öpüyor muydun, yoksa?”
“Dalmışım. Sadece benim mi öpüyor olacağımı düşünüyordum o sırada. Eğildiysem bundandır. Kusuruma bakma :)”

Böyle başladı işte. Hiçbir şey değişmedi oysa… Yine arkadaştık. Ek olarak… Ek olarak sevişiyorduk.

B.B. ilk seviştiğim erkek. Ve doğru kodladı beni…

Aslında çok şanslıyım ben. İlklerin insanı kodladığına inanırım. Yani bi şeyi ilk kez yaşıyorsanız, o diğer seferlerin tümünü etkiliyor. Bu yüzden, ilkinde doğru adım atmalı insan. Çoğu kez bu adım seçimlerimizle ilgili olmasa da…

İlk sevdiğim erkek Cenk’ti. Duygusal anlamda çok doğru kodladı beni. Cenk’ten sonra başkalarıyla da çıktım elbette ama sevgilim olmadılar asla. Çünkü Cenk’teki olgunluğu bekledim hepsinden. Olmayınca da ayrıldım. Neyse, bunlar bu yazının konusu değil…

İnşaat sektöründeydi B.B. Şantiye nerede, benimki orada. 6 Ay, 1 sene, şehir dışı, yurt dışı. İşin tuhaf yanı; hiç mi hiç kıskanmadım onu. Sanırım, önce arkadaş olarak tanımamdan kaynaklandı. Ne “başkasıyla yatıyor mudur acaba?” diye düşündüm, ne de “başkasıyla çıkıyor mudur?” diye. Onca kilometreye rağmen…

Beni sevdiğini ve tabi ki onu sevdiğimi anlamam da kolay oldu böylece. Mesafeler sayesinde… Antalya’da iş almışlardı. 4 gün yanına kaçmıştım. Dönüşte otobüsüm kalkarken, o bakışıyla anlamıştım. Bir lokantanın tuvaletinde düşüp başımı lavaboya çarptığımda ben değil, o ağladığında anlamıştım. Rusya’da Allah’ın unuttuğu bi yerde, dizlerine kadar karlar içinde yürüyüp, sabah okuduğumda gülümseyeyim diye bana mail attığında anlamıştım. 30 Yıllık ömründe bir yumurta kırmamış adam, sabah mükellef bi kahvaltıyı yatağa getirdiğinde anlamıştım. Sinirden delirttiğim zamanlarda alnındaki damarları gördüğüm halde, bana karşı ses tonunun değişmemesinden anlamıştım.

O ise “git öp çabuk onu!” dediğimde anlamış onu sevdiğimi. Kardeşiyle kavga etmişti. Büyük bi kavga. Aslında konunun ne olduğunu bile bilmiyordum. Bildiğim tek şey; B.B.’nin hatasını kabul ettiği ve üzgün olduğuydu ama abiler özür dilemezdi! Daha doğrusu öyle sanıyordu. Özür dilemesine gerek yoktu ki, öpse kafiydi. Ve bunu yapmasaydı, çok ciddiydim ki onu aramayacaktım.


Ayrıldık. Aynı trendeydik ama farklı yönlere gidiyorduk. Farklı kıyılara varıyordu, içinde olduğumuz vapur. Otobüsümüz farklı yollardan gidiyordu. Nasıl saçma bi anlatım oldu, farkındayım ama olan buydu…

Şimdi, ulaşabileceğim bi yerde. Ben korkuyorum oysa, “ne haber?” demeye. Korkuyorum çünkü o artık evli, bir de kızı var. 2. Kez baba bile olmuş olabilir… Yanlış anlamasından korkuyorum. Bi ihtimal görüşmekten korkuyorum. Düzenini bozmaktan, aklını karıştırmaktan korkuyorum… Köstebek gibiyim. Tünelime kaçıyorum…

Şimdi yazacağım birkaç cümle ona;
İtiraf ediyorum, seni kırmak ve kızdırmak için söylemiştim.
Hiçbir şeyden pişman değilim…
Ve kendime iyi bakıyorum. Senin istediğin gibi…

İmza
kadının

10 leblebi:

Leah dedi ki...

O değil de senin yazıların, aşkların bile beni hayattan koparmaya yetiyorsa bunları yaşayan sen nasıl yaşıyordun kimbilir. Çok güzel şeyler yaşamışsın, gerçekten. Çok aklı başında, çok sağlıklı ve mantıklı aşklarmış bunlar. Allah herkese nasip etsin bence. Şarkı da üzerine nasıl anlamlı, nasıl anlamlı...

"leb" demeden... dedi ki...

@Leah
ooo yaşarken fena olurum ben. çok fena hem de! öyle bildik depresyonlar filan yaşamam ama aşkı da ayrılığı da (malesef) dibine kadar yaşıyorum.

sonra yeniden doğuyor ama insan...

şimdi bunları güzel güzel yazabilmemin nedeni ise olgunluk" bence... :)

şarkıya gelince, bi kaç kere ayrılmayı denemiştik. yapamadık filan. yazıya çoook yakıştı bence :)

agdabandi dedi ki...

sakın arama bebeyim sakın sakın. insan dayanamıyor, kötü oluyor.

"leb" demeden... dedi ki...

@agdabandi

yok be canım. ben kötü olacağımdan değil, onun durumunu bilmediğimden aramıyorum...

ben ayrıldıktan sonra öyle dertlenmem. daha doğrusu o aşamayı geçtim :) "anaç tavuk" oluyorum bi süre sonra.

kızını acayip merak ediyorum aslında :)

Sittirella dedi ki...

Bir B'aşka yazmışsın bu defa leb...

Zeyno dedi ki...

Belki o da, (o şarkıdaki gibi)yastadır ve herkes onu hasta sanıyordur... Kendime iyi bakıyorum kısmı acıttı çok.

küfkedisi dedi ki...

kadın böyle duygulu duygulu yazıyorsun, hepimizi sulugöz yaptın.

Moment Killer dedi ki...

ben ki duygusal yazılardan kolay kolay etkilenmem ama bu... içim sızladı be! sanki benim yaşadıklarımmış gibi.

mutsuz sonlu hikayelerden nefret ediyorum!

"leb" demeden... dedi ki...

"mutlu aşk yoktur, seninle benim aşkımız bile olsa..." demiş usta :)

Bookmark and Share